24.4.15

I.Dünya Savaşında Ermeni Olayları (1915)


 I.Dünya Savaşı (1914 - 1918)
 Çanakkale Savaşı (18 Mart 1915 - 9 Ocak 1916)

Ermeniler ele geçirdikleri toplarla
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’nda sekiz cephede birden savaşmak zorunda kaldı. Bu cephelerden bir tanesi de Kafkasya Cephesidir. Osmanlı birlikleri Kafkasya üzerinden hem Rusları güneyden çevirecek hem de Orta Asya’daki Türkler’den yardım alınacaktı. Fakat plan gerçekleşemedi. Enver Paşa idaresindeki Osmanlı birliklerinin Kars-Sarıkamış’ta düşmana karşı bir tek kurşun atmadan şiddetli soğuk , açlık, salgın hastalıklar vb. sebeplerden donarak şehit olması Ermeniler’e bekledikleri fırsatı verdi.
Osmanlı Devleti, I.Dünya Savaşı başlar başlamaz derhal seferberlik ilan etmiş, Müslüman-Hıristiyan, savaşabilecek bütün vatandaşlarını silah altına davet etmişti. Bu  vesileyle Ermeniler de askere alınmaya başladılar.

Ermeniler, Ruslar’a  müracaat ederek, onların himayesinde müstakil Ermenistan’a kavuşmak arzularını bildirmişlerdi. Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşı’na girmeden önce, Ermeni İleri  gelenleri (Patrikhane, Taşnak ve Hınçak  ileri gelenleri) İstanbul’da  toplanarak savaş  esnasında alacakları tavrı son bir defa daha gözden geçirdiler. Toplantıda iki karar alındı. Birinci karar Osmanlı Devleti’ni  şüphelendirmemek için  savaşa girmesi halinde Ermeni halkının Osmanlı  Devleti’ne sadık kalarak hükümetin alacağı kararlara yardımcı olmalarını  içeriyordu. Bu karar bir  bildiri ile ilan edildi. İkinci karar ise gizli idi. Bu  karar Osmanlı yetkililerine duyurulmadan birer talimat olarak gizlice Ermeni komitelerine dağıtıldı. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi halinde Ermeniler’in bir taraftan isyan çıkarması, bir yandan da Ruslar’a yardım etmeleri isteniyordu. Ermeniler’in bu hususta nasıl davranacağını  belirten  talimat şöyle  idi: ”Rus ordusu huduttan ilerler  ve  Osmanlı askeri geri çekilir ise, her tarafta  birden eldeki bütün vasıtalarla ayaklanılacak, Osmanlı ordusu iki ateş arasında bırakılacak, devlet kurumları ve binaları bombalarla havaya uçurulacak, yakılacak, hükümet kuvveti içeride meşgul edilecek, levazım kolları vurulacak; şayet Osmanlı ordusu ilerler ise Ermeni askerleri Osmanlı birliklerinden ayrılıp silahlarıylaRuslar’a  katılacak ve kıtalarından firar  ederek çeteler  oluşturacaklardır.

Meclis-i  Mebusan’daki Ermeni mebusların lideri Erzurum mebusu Pastırmacıyan Efendi adamlarıyla birlikte Ruslar’a katılmıştı. Dört Ermeni genci tarafından Talat Paşa’ya yönelik bir suikast  girişimi ortaya çıkarılmıştı. Bu gelişmeler sırasında bazı ileri gelen politikacılar Ermeniler’e  karşı misillemede bulunulmasını, bunun için özel bir yasa  çıkarılmasını  önermişlerdir. Enver ve Talat Paşalar ise  bu gibi önlemlerin unsurlar  arasındaki  düşmanlıları şiddetlendireceği gerekçesiyle bundan  kaçınılmasını istemişlerdi. Önlem olarak Ermeni Patriğinin ve Ermeni mebusların dikkatlerinin çekilmesi kararlaştırılmıştı. Bu bağlamda Enver Paşa Ermeni Patriğini, Meclis-i Mebusan başkanı da Ermeni mebusları bir ayaklanmanın üzücü ve kaçınılmaz sonuçları konusunda uyarmışlardı. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu Süleyman Askeri  Bey’in ilgilileri, Türkler’le işbirliği yapmamaları  hiç olmazsa tarafsızlıklarını  sağlamak dolayısıyla zorunluluk olmadıkça  Ermeniler’in kalplerini  bile kırmamak konusunda uyarması da bu konudaki özeni göstermektedir. Fakat ne yazık ki bu çabalar olumlu sonuçlar vermedi. Ermeniler’in kitleler halinde  Ruslar’a katılmasını ve düşmanla işbirliği yapmasını önleyemedi. Özellikle Sarıkamış’ta yaşanan felaketin Kafkas Cephesini zayıflatması bu katılımı daha da hızlandırdı. Ayrıca İtilaf Devletleri’nin silahlandırdıkları Ermeni çeteleri Ruslar’a karşı savaşan Kafkas ordusu’nun ardında harekete geçmişler, ordunun sağ kanadının menzil  hizmetlerini  kesintiye uğratmışlardır.

Görüldüğü üzere Osmanlı sekiz cephede bile savaşırken öncelikle azınlıkların güveliğini düşünmüştür. Fakat Ermeniler’le beraber diğerleri yabancı devletlerin kışkırtmaları sonucu devlete isyan etmişlerdir. Yıllarca idaresinde barındırılıp ayrıcalıklı muamelesi yapılan Ermeniler bunu unutmuşlar ve devletin en nazik zamanında Doğu Anadolu’da savunmasız durumdaki kadın, çocuk ve yaşlıları hunharca katletmekten geri durmamışlardır. Aradan uzun zaman geçmiş olasına rağmen bu gün hala Doğu bölgelerimizde Ermeniler tarafından katledilen Türkler’in toplu mezarlarına rastlanmaktadır. Buna rağmen Osmanlı Devleti onları sadece Suriye’ye göç ettirmekle yetinmiştir. Bu olay Türkler’in Ermeniler’i katli şeklinde anlatılmış ve bu sorun değişik zamanlarda bu gün bile karşımıza çıkmaktadır. Tehcir Kanunu’nu imzaladığı için Talat Bey en büyük düşman olarak görülmüş, aradan yıllar geçtiği halde Ermeniler’in  intikam duyguları bitmek bilmemiştir. Talat Bey, Berlin’deki evinden çıkarken Teleyran adındaki bir Ermeni tarafından vurularak öldürülmüştür. Yakalanan katil Talat Bey’i 1915 yılında çıkarılan Tehcir Kanunu’ndan dolayı öldürdüğünü çekinmeden itiraf etmiştir. Sonraki tarihlerde ASALA  adındaki Ermeni Terör örgütünün çeşitli faaliyetlerine rastlamaktayız. Çeşitli Avrupa ülkelerinde sözde  24 Nisan 1915 Ermeni katliamı anısına anıtlar dikilmektedir.
İsyanın sebeplerinden biri de Ermeniler’in İmparatorluğun çökmekte oluşundan cesaret alarak coğrafi ve demografik şartların elverişliliğine bakmadan bağımsızlık peşinde maceracı bir  politikaya   atılmalarıdır.

Aslında savaş başlamadan önce her türlü isyan hazırlığına girişmiş olan Ermeniler, bazı dağınık hareketlere rağmen, savaş başlar başlamaz toplu bir isyana yönelmemişlerdir. En uygun zamanın. İngilizlerin İskenderun Körfezi'ne çıkmaları ve Rusların İskenderun Körfezi’ne doğru ilerlemeleri anında olacağı değerlendirilmekleydi Her ihtimale karşı nasıl hareket edeceklerini belirlemişlerdi. Ancak Ermeniler savaşın  başlamasını beklemediler, daha doğrusu bekleyemediler ve isyanları başlattılar. Bunun da sebebi, ayaklanan bazı Ermeni çetecilerinin ifadelerine göre Rus ordusunun yaklaşmasının beklendiği bir sırada. Hükümet tarafından silah aranmasına başlanması, komite yöneticilerinden bazılarının tutuklanarak sürgüne gönderilmesi ve 1894 doğumluların silah  altına çağrılmasıdır.

Osmanlı orduları cephede savaşırken. Ermenilerin bu eylemleri."Ermeni bağımsızlığı için, müttefik davasına hizmet gayesiyle" hazırlanan plana uygun yürütülüyordu. Ancak. Ermeni çetelerinin cephe gerisindeki faaliyetlerinin, devletler hukukuna göre hıyanet sayıldığı gerçeği göz ardı ediliyordu.
Ermeni isyanları özellikle Doğu Anadolu'dan başlayarak diğer vilayetlere yayılmıştır, Erzurum ve çevresinde Rus işgalinin genişlemesiyle Ermeniler, halkın kanını kendilerine mubah kılmış ve  bu bölgedeki Müslüman halkı silip süpürmeye  başlamışlardı.

Ermeni çetelerinin bu tür zulüm ve eylemleri sürerken, güvenlik kuvvetleri tarafından Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde yapılan aramalarda pek çok silahlı ve cephane ele geçirilmiştir.  Ele geçirilen silahların çokluğu Müslüman halkı hayrete düşürmüş, büyük bir katliamdan kurtulmuşlardır. Rus işgalinden önce Ermenilerin yaşadıkları yerler bir bakıma Ermeni işgali görmüş gibiydi ve bu yerlere devlet gücü giremez olmuştu. Arlık devletin varlığını ağır bir şekilde yaralayan bu durum, biraz daha hoşgörü gösterildiğinde, telafisi mümkün olmayan sonuçlara sürükleneceğini göstermekteydi.

Ermeniler’in Zeytun, Bitlis ve Van’da çıkarttıkları isyanlar büyük kalkışmanın ön habercisiydi. Fesat  kaynağı olan Ermeni komitelerinin hala mevcudiyetinin meşru telakki  edilemeyeceğinden her türlü siyasi teşkilatın lağvedilmesine zaman geçirilmeden karar verildi. Yani Hınçak, Taşnak be benzeri komitelerin derhal kapatılması kararı alındı. Bu  komitelerin merkez ve şubelerinde  bulunan belgelerin katiyen kaybolmaması veya imhasına imkan bırakılmadan müsaderesi; komitelerin yönetici ve ileri gelenleri ile zararlı  Ermeniler’in hemen tevkifine başlandı.24 Nisan 1915 tarihinde komite merkezlerinin kapatılması ve bazı kararları almak zorunda kalınmıştı

Alınan Kararlar
1. 16-55 yaş arasındaki Ermeniler dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya girip çıkamayacak.
2. Haberleşmeler Türkçe yapılacak
3. Ermeni çocukları devletin resmi okullarında okuyacak.
4. Ermenice gazeteler kapatılacak.

 Tehcir kararının alınmasının gerekçeleri şunlardır:
1. Harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermeniler, Osmanlı sınırlarını korumakla görevli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hareketini güçleştirmektedir.
2. Erzak ve mühimmat naklini zorlaştırmaktadırlar.
3. Düşman ile aynı gayeleri paylaşmakta, onlarla emel ve işbirliği yapmaktadırlar.
4. Bir kısmı düşman saflarına  katılmaktadırlar.
5. Memleket içinde askeri  birliklerimize ve suçsuz halka silahlı saldırılarda   bulunmaktadırlar.
6. Osmanlı şehir ve kasabalarına saldırarak katil ve yağmacılıkta  bulunmaktadırlar.
7. Düşman deniz kuvvetlerine erzak sağlamaktadırlar.
8. Müstahkem mevkileri düşamana göstermektedirler

Kaynak:
Prof. Dr. Mehmet Saray: Çarlık Rusyası’nın Ermeni Siyaseti
Prof. Dr. Sabahattin Özel: Millet-i Sadıka: Ermeniler
Yrd. Doç. Dr. Nejdet Bilgi: Ermeni Tehciri Davası