![]() |
Hekimoğlu İsmail |
Tefekkür edersek görürüz ki kâinatta tesadüf diye bir
şey yoktur. Yani hiçbir şey kendi kendine olmaz. Her şeyi yaratan Allah'ın,
yarattıkları üzerinde küllî bir planı vardır. O planın tecelli ettiği noktalara
tevafuk denir.
Tesadüf kelimesini başıboşluk şeklinde anlayanlar var.
O başıboşluk içinde bazı şeyler isabet ediyor gibi. Hâlbuki Allah, bu kâinatı
belli bir nizam ve intizam içinde yaratmıştır. Zamanı geldiğinde kuşların,
balıkların göçmesini emreden Allah'tır. Öyle bir nizam kurmuş ki Allah,
Ekvator'daki sıcak suyu alıyor, Britanya'nın etrafında dolaştırıyor.
Mesela şehirlere su şebekeleri yapılmış, gölden veya
barajdan su, borularla alınıp evlere dağıtılmış. Aynı şekilde etten damarlar
yapılmış. Bunlar vücudumuza döşenmiş. Kan, kalpten alınıp vücudumuzda
dolaştırılıyor, sonra kirlenen kan tekrar kalbe dönüyor. Kalpte kirli kanla
temiz kan birbirine karışmıyor. Bunlar tesadüfen veya kendi kendine olamaz.
Sular denizlerin dibinden değil de yüksek yerlerden
çıkıyor... Ovaları, tarlaları, bahçeleri suluyor, ta ki midelerin ihtiyacı
temin edilsin. Bu işte tesadüfe, kendi kendine oluşa yer verilir mi?
Mesela doktor neşteri vuruyor, gerekeni yapıp sonra
yarayı dikiyor. Yarayı diktikten sonra doktorun yaptığı bir iş yok. O yaradaki
sinirleri ve damarları birleştirip, yarayı iyileştirecek, şifa verecek olan
Allah'tır. Eğer damarlar ve sinirler karşılıklı gelmese hastalık devam eder.
Bazı tabipler der ki: Öyle bir tedavi uygulayalım ki insan vücudundaki tabibin
işini bozmayalım.
Canlıları belli prensiplerle hayata getiren Allah
canlıları yine belirli prensiplerle dünyadan götürmektedir. Hiçbir şey tesadüf
değildir. İşte her işini plana, programa bağlayan mühendislerin kâinatı bir
tesadüf kabul etmeleri, onların birkaç formül içinde boğulduklarını gösterir.
Eğer ilimlerinde biraz daha ileri bakabilseler, hakikati görebilecekler. Mesela
Allah'ın kudretini en iyi anlatan kitaplardan biri de, Astronomi'dir. Uzayda
birçok yıldız ve gezegen olacak, bunlar birbirleriyle çarpışmayacak,
birbirlerine engel olmayacak.
Hiçbir canlı kendi kendini başkalaştırmaya muktedir
olmadığı gibi, yaratıklarda tesadüfe yer yoktur. Gen mühendisliğinin de
esaslarını koyan Allah'tır. İnsanların canlı organizma yapması mümkün değildir,
her şeyi yaratan ve yarattığı her şeye de nizam veren bir tek Allah'tır.
Böylece anlaşılıyor ki insan, bir saat gibi kurulup
bırakılmamıştır. Allah, bütün yaratıkları onun emrine vermiş ve insana irade
vererek onun şuurlu bir şekilde ibadet etmesini istemiştir.
Çok şeyleri bilen insan, bir de Rabb'ini bilse;
yani hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını, her şeyin ilahi bir nizam
içinde yürütüldüğünü, her şeyi ve her hareketi Esmaü'l-Hüsna'nın kuşattığını
anlasa... Bu anlayışla İslamiyet'i şuurlu bir şekilde yaşasa ve Allah'a
sığınsa kurtulur.